28 Şubat, 2011

hadi varsa gücün temizle alfabemi

Vuslata dair imkânı olmayan sözcüklerin lehçesiyim...

Mümkünatı yok eden şehirler geçiyor virgüllerimden...

Noktaya varınca susmuyorum...
Daha bir yazasım geliyor
nokta arasına sıkışan cümlelerimle hayattan kopmak için...

Naçar kalıyorum içbükey bir harf karmaşasında...

Benliğime kazıdığım üç harfin üç bininci gözyaşını döküyorum...
Üç harfi bol sıfırdı rakamlarla çarpıyorum...

Aşka verilecek eldelerim yok!

Sınırları bana ait olmayan bir yüreğe
hükümranlığım fayda etmez teselli bulmama...!



Bir yaşamın musallaya bakan yüzündeyim...


Tüm düşlerimi beraberimde getirdim....
Hiç gitmeyecekmiş gibi bir geliş ve ardından
hiç gelmeyecek gidiş yapıştı yakama...

İki yakamı bir araya getiremeyecek kadar MECALSIZIM...

Gelişlerle gidişleri kör düğümleyemeyecek kadar CARESIZ…

Tüm yazılmışlığımı silip yüreğimden
gitmelere teşebbüs ediyorum...

Ama ölümden başka yol yok...
Ölüm kapımı çalıncaya dek bekleyerek tüketmeliyim ömrümü...
Mecburum…!

Kalıyorum…!


Düşlerimin bataklığında hiç gelmemiş birine terki yakıştırıyorum....

Korkma!

Düşlerimde bile terkine terkimi gömmeyecek kadarım…

Saat geceyi vuruyor beynimi kemiren sesiyle...

Yeni bir saate yine hoş geldin diyorum...
Yar olduğunu bilmeyen yar’dan dem vuruyorum...

Oysa bilinmezliğiyle ne çok kurulmuştu düşlerime..

Ne çok terk etmişti kendinden bile habersiz.

Ne çok elveda sözcüğü paralamıştı yersiz…

Düşlerim nerden düştüyse

Adı intihar olmuştu yaşamamın...


Özneliğini yüklendiğim tüm yalnızlıklarımdan istifa dilekçemi sundum kendime...

Ölüm fermanım sıkıştırıldı ellerime...

Adına düşen katliam adsızlığımı parçaladı en anlamlı yerinden...

Bu kentten öğrendiğin bütün ihanetlerin
deneme yanılma yöntemlerinin ilk durağıydım ben....
Denedin ve yanıldın sen de...

Çünkü içim satır arası ihanetinle bile gölgelemedi seni bende...

Haklıydın…

Bitmeyecekti…

Olmayacaktı bu düşe konulmuş bir noktam..

Virgüllerle dolu bir düştün beni çok büyüttün…

Ama varlığınla hayat bulan ılgımlarımı anlamadın...
Bilmedin düşler yumağımın tek öznesi olduğunu...

Ne çok bilmediğin vardı. Ne çok bilinmezdin…


Dilimden dökülmeyen sözcükleri suskunluk modunda dinledin..
ve suskunluğumu infaz edip gitmeyi tercih ettin...

Sesin gittiğinin resmi oluyordu...

Gözlerime çarptığım kelimler kaldığını simgeliyordu....

Gitmiş miydin? Ya da giderek kalmayı mı seçmiştin?

Öyle ya gidenler daha bir kalıyordu...

Gitmeyi beceremeyenler adam gibi kalıyordu
kaldığından habersiz...

Sesin kelamına yabancıydı....
Hangiydi yalan söyleyen?

Kendimi bile anlamazken


seni anlamak ağır gelirdi cüsseme....

Sen en anlamdan yoksun yanıydın hilkatimin..

Şimdi sana suskun sessizliğim..





Gitmekle kalmak arasında attığın adımların sonu; TERKIN

Ama dedim ya terkine terkimi gömmeyecek kadarım…!

Kılıfına bürüdüğüm cümlelerin altında eziliyor yaralarım…

Mutluluğu yansıtmak için ayırdığım tuvalime hüzünler sıçrıyor...

İstinassız nefesler barındırıyorum yaşam sığınağında...

Yaşadıklarım dünya sahnemde sergilediğim MELODRAM…

                                         Sen düşlerimdeki büyük…  
                                
Bense düşlerle büyüyen bir küçük…

Ağzı bozuk bir ibare değil kendimde bilediğim...

Sığ bir umudun umutsuzluğun elinden kurtulan kalıntıları…


Arkamda bıraktığım ömrümün duraklarını
başa saramayacak kadar MECALSIZIM....


Hadi bırak yakasız hayallerimin yakasında dolaşmayı...
Daha iki yakamı bir araya getirebilecek kabiliyet yok bende...

Suskunum...

Konuşsam ağıt dizilir yollarıma...!

Konuşsam çığlığım yangına verir en acı yanımı...


Asılsız bir ihbardan kanat çırparım güne...
Günsüzlüğüm günümü silip süpürdü takvimlerden...
Saatler hangi hazanı gösterir şimdi?
Şimdi hangi güz beni ele verir?
Hangi şarkı melodileri ile susar beni?


Elleri ceplerinde olan hayatım yaşama elverişlilikten çıktı artık...

Akran değilim yaşadıklarımla...
Hayatıma el koyuyorum...

Ellerim kana boyuyor dünyamı...
Gök kuşağının tüm renklerini çalıyorum...
Yaslı bir denizin dalgın sularında kendi yüzümü asıyorum...

Ölüm temizleyemeyecek harf kalabalığımı...

Harflerim sana büyük gelecek...

İlk kez göreceksin alfabemin hırçınlığını...


Sana saklı bir ömürde yaşattığım her ölümün
yüzüne karalar çalacaksın...


Derin sessizliğim ilk kez asi konuştu işte...!


Varsa gücün temizle alfabemi...

Payına gitmek kalmak arası yolları yürümekten başka bir şey düşüyorsa
Gel de anla asiliğimin içine eklediğim nidayı...!


Terkine terkimi gömmeyecek
kadarım ya hani !

Sen de terkine bir tümce bağışla hadi...


HADİ VARSA GÜCÜN TEMİZLE

....ALFABEMİ…..

Hiç yorum yok: