26 Ocak, 2011

her gidişin adı sonbahar

Vakit darsa,
Daldaki tek yeşil yapraksan,
Tüm yapraklar düşüyorsa tek tek,
Her gidişin adı sonbahar oluyorsa,
Ve sen ilkbaharı temsil ediyorsan,
Sımsıkı tutun, tutunduğun dala..
İlkbaharı son kez görmek istiyen gözler için
Yemyeşil bir tebessüm yolla...


Vakit darsa;
Daldaki tek çarpan yürek seninse,
Yürekler sararmış solmuşsa başka dallarda..
Tutunmak zorsa da,
Tutun sımsıkı, sımsıkı tutun tutunduğun dala..


Vakit dar;
Zaman hızla sarartıyor yaprakları
Hızla soluyor yürekler, hızla düşüyor bir bir
Bu dar vakitte, geniş duruşlara ihtiyacı var dünyanın..
Bu dar vakitte, daralmasın ruhun, sıkılmasın
Sen sımsıkı tutun da,


Kadir olan Rabbim geniş mi geniş eylesin yüreğini..
O tutsun seni,
Hiç bırakmasın...

25 Ocak, 2011

Diyemiyorum


Bir bakışa bin mânâ gizlemiş siyah gözlerin
Hangi mânâda yerim var bilemiyorum
Dil alışkanlığın mıdır ‘canım’ diyen sözlerin
…‘Efendim’ demeye çekiniyorum
Aşk adına örneklerin hep Leyla’dan Şirin’den
Aşkımı görmedin mi sana şiirlerimden
Görüşürüz dediğin veda sahnelerinden
Bıktım, n’olur gitme diyemiyorum
Tek başına baharın müjdecisi, gülüsün
Karda hazana inat güneş gibi gülüşün
Sesin Allah’tan emir bülbüllere: “Ötüşün!”
Şu ömrümün gülü ol diyemiyorum
Aşkına yar kılsın beni Allah! “Aşkına”
Gözlerim sürülsün sürme diye gözlerine
Saçlarında gezinen ellerin ben olayım
El gibi görme beni diyemiyorum
Sevgimin imasısın söze dökemediğim
Kalbimde iman gibi tek sermayem bildiğim
Uzatmadan konuyu söylemek istediğim
Hayatıma sebep ol diyemiyorum../mehmet ercan


DEMEDİ DEME

Kulak asmazsın ama bak son kez soruyorum
Nedir suskunluğunun sebebi böyle
Bilirsin sana kızamam sayki rica ediyorum
Bu yaptığın günahtır, demedi deme!
Bana ne kal dedin ne gitmemi buyurdun
Bir tek bana sağırsın tüm aleme duyurdun
Sana muhtaç bir kalbi yetimliğe doyurdun
Kul hakkına girer bu, demedi deme!
Bu kadar sevilmezsin desem aşarım haddi
Neyse problem görünen aşalım hadi
Taşa bu kadar söylensem bir ses verirdi
Taşarsam durulmam daha, demedi deme!
Yerden bitmedi boyum, beni de doğuran var
Emrine amade diye büyütmedi bu kadar
Neticeye razıyım, babana rahmet bir karar
Ömrüm harmana tutuldu demedi deme!
Halimizi öğrenen kan davalıyız sanır
Şahit olsa kavgamıza bildiğine utanır
Hiç ettiğin sevgimize akbabalar dolanır
Kurda kuşa yem oluruz, demedi deme!
Sana meftun dilime alıştırma isyanı
Sevgim kalbimin sana acizane ikramı
Her nefesin ömürden, hayatın yok tekrarı
Göçer gidersin birgün, demedi deme!
Neydi sana zahmetim, bir selam yollaman mı?
Arada bir halimi sağlığımı sorman mı?
Bir çay içmeye vaktin nazarında ziyan mı?
Kırdın kahvenin hatırını, demedi deme!
Seni bildim bileli hayattı tebessümün
Benden gittin gideli yaşamak teessürüm
İbadete çevirdin sana mı tefekkürüm
Allah’tan gayrı medet, şirktir demedi deme!
Benden sana bir ömür düşünmene müsaade
Ya gel de varlığıma, ya da aşka ziyade
Çok üstüne geldiysem Hakk”ın için helal de
Kor olur ebedi alemim, demedi deme!


BİR ELİF MİKTARINCA
Kader vazgeçip yazgımdan varlığımı sürme etse
Öpsem her seher vakti yar’in gece gözlerinden
Perçem etse beni kalem düşsem bir an pak alnına
Bir elif miktarınca dursam o gül yanağına
Yar bana bir kere gülüp de bir selam verse
Razıyım ikindiye müteakip selâ’m verilse
Bir elif miktarı durup da halimi görse
Ve bırakıp ruhum tenimi Rabb’ime dönse
Ne zaman ki dönse sırtı sanırım gurbet günü
Yollar uzun gün zemheri ve gebe tomurcuk güle
Ne hazin ki yazgımın hasret arkası önü
Yaradan kanıyorken yar damlıyor yareme
Bir elif miktarınca adımı yar etse yar
Bir adım mesafede yar’e uçurumlar var
Düşsem yar’in diline düş’te olsa razıyım
Giz’de kalmış aşkımın feryadı avazıyım
Yetimliğime katkı öksüzlüğüm yar’dandır
Gözlerine müebbet esaretim yar’adır
Yar bir elif miktarınca kaldır bizi kıyâm et
Bakışın değsin bana ve kopsun bende kıyamet
 YOKLUĞUN KIRKINA
varlığım yüreksizliğini afişe edecek her gecen gün ve saniye,
ben yaşadıkça yokluğun hüküm sürecek duvara çevirdiğin yüzümde,
yüzsüzlüğünü süslediğin her an çirkinleştirdiğin ben olacağım.
yokluğuma göz yumduğun her gece, seni en derin uykularından vuracağım…
emin ol pervarsız kahkahalarının ortasında çöker ahım nefesine.
anlam veremediğim her uğursuzlukta sana benim ismimi hatırlatır vicdanın…/mehmet ercan
 BİLDİĞİN GİBİ DEĞİL
Bende ne kadar aşikarsan, ele o kadar giz kıldım seni
Bana daha da siyah gözlerin, gördüğün gibi değil
Pervasızca kurduğum hayalsin, yanına yakıştırdım beni
Anlatamadığım kadarsın bende, bildiğin gibi değil
 SEVİYORSUN ZANNETTİM
Sana varma niyetiyle düştüğüm yolda
Seni de bulamadım, kendimi de kaybettim
Aklımı bulursan kenara koy da
Bu kadarcık olsun sana zahmetim
Zaten neyime benim böylesi sevmek
Şu kalbimi dağlardım seni taşımasaydı
Sana düşen ancak halime gülmek
Bu kadarcık olsun sana zahmetim
Ne çok kızdım kendime ne çok söylendim
‘Sen nasılsın’ dedin ya, seviyorsun zannettim
E haksız da sayılmam bir de tebessüm ettin
Neyse bu kadarcık olsun sana zahmetim
Şimdi gülsem mi ağlasam mı bilmiyorum ki
Durmuyor kafamda dolaşan şu yüzsüz tilki
Hala ‘git seviyorum de’ diyor, ‘bunda ne var ki’
Ne bileyim işte seviyorsun zannettim
Bir de süslenip püslenip çıktım karşına
Bak aklıma geldikçe hala sinirleniyorum
Tamam tutma kendini gül Allah aşkına
Bir tebessüm miktarınca olsun zahmetin
Bir anlaşma yapalım, ben biraz çalışayım
Şu sevgi konusunda biraz ustalaşayım
Artık ne öğrendiysem gelip sana sunayım
Gülme ne bileyim işte seviyorsun zannettim
Bak kaç satır sohbet ettik sende bir düşün
Sana zahmet yoksa eğer daha acil bir işin
İster şimdi cevap ver istersen kışın
Sev beni olmaz mı, tamam ben ayıbettim
N’olur kusura bakma seviyorsun zannettim…/mehmet ercan

 DÖN
 Yakamozun hükmü şafak sökene kadar
Gel-gitlere boğulmadan denizimiz dön
Çöller kaç mecnunun ömrüyle kanar
Gözlerim seraba aldanmadan dön
Gül dahi bülbülün yüklenmiyor sabrına
Yıldızlar diklenmiyor güneşlerin şavkına
Seni bana yar kılan sahibimin aşkına
Şaşkına dönmeden takvimlerim dön
Kader kaç sabaha buluşturur gecemi
Akıl kaç gün daha teskin eder kalbimi
Bıraktığın hasretin tâlân edip gövdemi
Kuru dala çevirip kırılmadan dön
Ahengine düştüysen başka bir manzaranın
Neresinden dönersen kârıdır zararının
Kem gözlerin şerrinden kurtulup nazarının
Kabulü ol duamın bismillah de dön
Taş bildiğim sabrım yenilmeden telaşa
Kaç aşık benim gibi anılır ki aşkıyla
Emir değil buyruk değil bu haşa
Ricasıdır kalbimin kırılmadan dön
Kelimeler seni taşımaktan yorulup
Üç noktalar dağılıp tek noktada buluşup
Ünlem işaretleri sevgime önlem olup
Geçmiş zamanlarımın öznesi olmadan dön
Hece hece yerleş pelesenk ol dilime
Sancıların mesken edilmeden kalbime
Hekimleri çaresiz bırakıpta derdime
Hâkimlere kalemini kırdırmadan dön
Uzattığım elimi boş çevirme bağrıma
Bir an yerimde ol da feryadedip bağırma
Yamacına düşürüp hasretinin dağına
Beni Ferhat etmeden Şirin’im ol dön

SUSKUNLUK
Her yıldız parsellenmişken bir çift aşık tarafından
Ben, kayan her yıldızı sana biriktiren avare
Ve her güle bir anlam yüklenmiş seni anlatamayan
Hüzün her ayrılığa ayrı ayrı hizmet eder
Seni ve beni taşıyan tek duygudur suskunluk…
İkimizin halini hesaba katmamış hiçbir alfabe
Bizde sadece göz teması kelimelere yüklenemeyen
Sızını yüklediğim her manzara harabe
Sana niyetlenip gezindiğin her viran şehir, saray
Seni ve beni anlatan tek ihtişam suskunluk…
Her seher benden önce uyanıyor sana aklım
Göz açtığım her sabah bıkmadan sana uyanmak
Sana benziyor diye kaç kişiyi vurabilirim
Sen olmadığın halde herkeste senin tebessümün
Seni ve beni haykıran tek feryattır suskunluk…
Dilinden dökülen her kelimede yer edinme telaşım var
Cümlelerinin arasında adımı duymak ne devlet
Gözlerinde gezinme hakkım hep on saniye kadar
Hayat, her şeye rağmen sadece gözlerin kadar
Seni ve beni yaşatan tek çaredir suskunluk…
Kavuşma ihtimalinin olmadığı tek ayrılıksın
Sana uzanamama gerçeğine sağır ve kör bir kalbim var
Birimiz diğerinde ölmeliyiz ki aşk doğsun
Sende bitmeyen yola düşüren hayata da aşk olsun
Seni ve beni barındıran tek barınak suskunluk…
Yitirmediğim tek inanç kader, yaşama zorunluluğumuz
Bilmeden ezberlediğimiz tek yazgı alnımızdadır
Her kul kaderine doğru kaçarken hazin hazin
Bana seni yaşatmayan hangimizin kaderi
Seni ve beni kavuşturmayan kaderimiz suskunluk…
Tebessümünü dahi anlatmaktan aciz şarkılar
Boşuna arayışım, seni çerçevelemeye yaratılmış duygu yok
Sana benzetebilmem için yine sana ihtiyaç var
Gözlerime değdiğin günden beri, ruh halimde huysuzluk
Seni ve beni kabullenmenin tek yoludur suskunluk…
Her adımın sonunda ecel ihtimali çok yüksek
Sana iç çektiğim hangi nefeste durur soluğum
Sensizliği yaşamanın sonu varmış nihayet
Her gecem sensizliğe gebe, her şafak seni doğurur
Seni ve beni var kılan tek duygudur suskunluk
Seni ve beni doğuracak tek yol var, suskunluk…


YOKLUĞUMUN KIRKINA YETİŞ
Varlığım yüreksizliğini afişe edecek her geçen gün ve gece.
Ben yaşadıkça yokluğum hüküm sürecek duvara çizdiğin yüzümde
Yüzsüzlüğümü çirkinleştirdiğin her gece, çirkinleştirdiğin ben olacağım …
Yokluğuma göz yumduğun her gece seni en derin uykularında vuracağım!
Emin Ol pervasız kahkalarının ortasında çöker Ah/ım nefesine …
Anlam veremediğin her uğursuzluk, sana benim adımı hatırlatır vicdanın.
Boşuna uğraşma kaçamazsın aynlaradan, gözgöze gelirsin benimle.
Hakkı yenmiş kul benimdir, af dilediğin her duanın !..
Hiç düşündün mü daha kaç gün varlık sürebilirsin? beni bu denli yok sayarak?
Kaç kez inandırabilirsin kendini haklı olduğun yalanına ?
Tek umudum şıracı dostlarının seni paklamasındadır…
Al kendini, vur kendine, her sızlamanda duyacağın benim sesimdir ! ..
Haklısın üç gram aklımla ben ne anlardım Sevgiden/Aşktan …
Kaç kez bu denli SEVİL’din ki SEVGİ’mi yargılama makamındaydın !..
Şimdi git gidebildiğin kadar, bana gitme dediğin günlerin esirisin.
Sen duygusunu kendi eliyle çizmiş vefasızlığın resmisin.
Pişmanlığından dönüş yolculuğun, ömrün kadar zaman alır!..
Ne kadar çabuk dönsen de, öldün ben de, çabaların boşuna.
Sana ait SON sözlerimdir, bunlar son satırlardır!..
Beni SON kez göreceğin gün, yokluğumun kırkınadır.
SANA KANSAM
Hemen yanı başında olmak
Can, kenarında seni izlemek
Gözlerine bakmak hayran hayran
Ve düşünmek
“Burada nasıl yaşanır kim bilir?” diye Cinayetler izliyorum gözlerinde
Varlığını bakışlarının esaretinde yitirmiş
Aşktan önce son kaçışı da kaçırmışlığımla
Gözlerinden geçmek üzereyim bir mevsimden diğerine
Birazcık kıymasan bana diyorum
Sever gibi yapsan biraz
Aşka dair anlatamayacak bir şeyler biriktirsem
Ve ben sana kansam
Benim de payıma ölümlüsü düştü hayatın
Hem dirilsem gözlerinde hem de yitirsem varlığımı
Adımla başlayan bir cümle kursan
Anlam katsan adıma
Yakınıma gelip de yakınmalarımı dindirsen
Birazcık sevsen ve inandırsan kalbimi
Aklım kalbimi “ne hali varsa görsün”e terk etse
Kalbim beni atıp seni toplasa
Ve damarlarım sana doya doya kansa
Yenilgiye razı gelerek çıktım karşına
Gözlerinin hükmünde hükmen mağlubiyeti tatmaya geldim
Ölçüsünü bilmem sevmelerin
Aşk diye tebessüm etsen bana
Ve ben aşkı tebessümün sansam
Birazcık sevsen beni diyorum
Birazcık kandırsan
Ve ben sana kansam../mehmet ercan

YERSİZİM
Sende sadece alêmi gösteriyor gözlerin
Ben, gözlerin olmadan göremeyen bir halde
Sözler senin için anlaşmanın yoluyken
Ben halimi söylemeye dilsizim
Öyle yersiz, öyle yurtsuz, öyle bezginim

Ben mi aşka düştüm yoksa aşk mı bana düşkün
Kaç annenin busesi dindirir sensizliği
Kalbim sana mülteci, aklım beni telkinde
Kimseler anlamıyor, herkes beni tel’inde
Öyle küskün, öyle suskun, öyle dilsizim
Sevdim seni, şahitte failde bir tek sensin
Ele aşikâr etme, rüsva etme adımı
Şu boyuma aldanma, tanısan çocuk dersin
İncilere bürünsem sen yokken değersizim
Öyle fakir, öyle mahcup ve öylece sessizim../mehmet ercan

BİR VAVEYLA YANGINI
Ağlayarak uyanmaktır bir rüyâdan seni sevmek..
Bulutlarda gözlerini aramaktır bir vâveyla yangınıyla..
Sükûtuna hamdetmektir, varlığın kâfi..
"Ağlama"derken hısım akraba, gülmeyi öğrenmektir gülen gözler(in)den..
Bir dağ başı yalnızlığı çekmektir binler içinde..
Varlıkta yokluk neymiş, ezber etmektir..
Haddini aşıp susuz kalmış bir şehrin, el açmasıdır merhametine..
Yalvarmak, yakarmak şöyle dursun!
Dilenmektir kapında!
Düğünüm olsun!
Güneşe hasret kalmamaktır varlığında..
Varlığında yok olup, yokluğunda kor olmaktır seni sevmek..
Kundaktaki bebelere adını belletmek çabası bazen..
Bazen..
Tenha bir kabristanda, ömrüne değmemiş bir cesedi sulamaktır, gözyaşlarıyla..
Sırf başucundaki taşa ism-i gül’zârın nakşolunmuş diye..
Seni sevmek delirmektir!
Delirmek ki, sevmektendir!
"Katl" fermanımı asmak boynuma..
Akla şirk koşup, gönle biât etmektir!
 NE FAYDA
Ağlayarak uyanmaktır bir rüyâdan seni sevmek..
Bulutlarda gözlerini aramaktır bir vâveyla yangınıyla..
Sükûtuna hamdetmektir, varlığın kâfi..
"Ağlama"derken hısım akraba, gülmeyi öğrenmektir gülen gözler(in)den..
Bir dağ başı yalnızlığı çekmektir binler içinde..
Varlıkta yokluk neymiş, ezber etmektir..
Haddini aşıp susuz kalmış bir şehrin, el açmasıdır merhametine..
Yalvarmak, yakarmak şöyle dursun!
Dilenmektir kapında!
Düğünüm olsun!
Güneşe hasret kalmamaktır varlığında..
Varlığında yok olup, yokluğunda kor olmaktır seni sevmek..
Kundaktaki bebelere adını belletmek çabası bazen..
Bazen..
Tenha bir kabristanda, ömrüne değmemiş bir cesedi sulamaktır, gözyaşlarıyla..
Sırf başucundaki taşa ism-i gül’zârın nakşolunmuş diye..
Seni sevmek delirmektir!
Delirmek ki, sevmektendir!
"Katl" fermanımı asmak boynuma..
Akla şirk koşup, gönle biât etmektir!

24 Ocak, 2011

Ask bedel ister , külfetsiz nimet olmaz

Aşk; bedel ödemektir Ey Sevgili!
Bülbül, gonca gülü görebilmek için her seher uyanık olmak ve
güle ulaşmak için yüreğini gülün dikenine asmak, kanını akıtmak zorundadır.
Ya ben yüreğimi nereye asayım Ey Sevgili.
Çünkü Aşk bedel ister, külfetsiz nimet olmaz.
Beklemek bedel ödemekse eğer hâlâ ödüyorum o bedeli. Bilesin!

Aşk; vazgeçmektir Ey Sevgili!
Mecnun gibi aklından, Kerem gibi bedeninden vazgeçmek.
Yardan gayrısından, cümle cihandan vazgeçmek.
Yemeden, içmeden, uykudan, uyanıklıktan ve vazgeçmekten bile vazgeçmektir gün gelince.
Senin için senden vazgeçmişim. Bilesin!
Aşk; bilmektir Ey Sevgili!
Bir tek yârı bilmek, onu candan daha aziz bilmektir.

Ondan gayrı bildiklerinin hiçbir şey olduğunu dünyanın onunla mana bulduğunu bilmektir.
Onun selamı ile gelen bela olsa Eyvallah diyebilmektir.
Kızmana, gülmene, gelmene, gitmene hepsine Eyvallah. Bilesin!


Aşk; susmaktır Ey Sevgili!
Onun güzelliğini, iyiliğini tarif etmeye gücün yetmediği an susmaktır.
Kelâmın, kalemin, sözün tükendiği yerde, manayı sessizliğe yükleyip susmaktır.
Artık sustum Ey Sevgili. Bilesin!
Aşk dediğin susup beklemektir,
marifet işte o zaman SENİ SEVİYORUM diyebilmektir
BİLESİN...





23 Ocak, 2011

gizli özneler bol cümleler

Devrik bir cümleydim senden önce grameri bozuk
bir yürek yangınıydım  sen geldin, yerli yerine oturdu kelimeler noktalı virgülle uzatıyorum hislerimi sana, ulaşabildiğin yerden tamamlarmısın..?

gizli öznesi bol cümleler kuruyorum
"seni seviyorum"
kimi?
seni..öznesini yüreğimde tutuyorum



noktaları kaldırdım,sana uzanan her kelimeyi,
virgüllerle uzatıyorum,yan yana oldukça çoğalacak,
dolaylı tümleçlerimiz.biriktirdiğim bütün belirtili sıfat tamlamalarını,
senin için koruyorum

...üç noktalar sana olan suskunluğum susuzluğum
herkes duysun bu sevdayı diye,
avuçlarımdan gökyüzüne ünlemler gönderiyorum

devrik bir cümleydim senden önce
grameri bozuk bir yürek yangınıydım,sen geldin,
yerli yerine oturdu kelimeler
noktalı virgülle uzatıyorum hislerimi sana,
ulaşabildiğin yerden tamamlarmısın..?



özel isimleri büyük harfle başlayarak yazıyorum
yani adını
yani sevdanı
dahası bizi
parantez içinde yaşadıklarımız var,
aman kimse duymasın
tırnak içine aldım bendeki yerini,
kem gözlerin nazarı dokunmasın

haydi!
bir kesme işareti gönder bana,
ismimim dudaklarından çıkışını yazayım
haydi!
iki nokta üst üste gönder bana,
bende ne kadar var olduğunu sana açayım

gizli öznesi bol cümleler kuruyorum
"seni seviyorum"
kimi?
seni..
öznesini yüreğimde taşıyorum..

seni yazıyorsam kalemin itibarındandır

Bir sokak kedisinin gözlerinde, sessizim
yalnızlaştırıyor yüzümü beton giymiş kalabalıklar.
Ne açtığın boşlukları doldurabiliyorum,ne de yaşayabiliyorum içinde.
Gecenin segahını mesken edindi yüreğim, umut mahsulü saatler bana varmadan ölüyor.
Bir kapsüle sığmayacak kadar çoğaldı içimde yaralar,
Yarım bardak uykuyla susturamıyorum kendimi.
Dilime acımı bağlayıp haykırıyorum, acım dinmiyor.
Haykırışlar yetse de kırılışları anlatmaya,anlattığını dinletmeye yetmiyor.
Ruh esir, aşk diri, kalem küskün…
İz bırakmış gölgelerle yaşanmıyor aşk kavradım.
Kapatılmamış defterlerinin ağrısı volta atıyor şimdi, titreyen kıyılarımda.
Tanımadığım suretlerin hoyratlığını yudumluyorum avuçlarından…
Eskitemediğin acılarına sattın sevgimi!
Halbuki ben, yüreğine baştan borçlu yazıldığımdan bihaber,
dünyaya sığdıramadığın ismini tek heceye sığdırmıştım.
Yorgun düşmüş yüreğini dokunmadan tutmuş,
"sus"olup sancılarında, su olup akmıştım yeşertmeye çalıştığın ne varsa…
Sen bütün sebepleri buruşturup savururken çöp kutularına,
sonuçları birbirine geçirip yollar yaparken ayaklarına,
ben sadece kendime söylemişim anlıyorum.
Çok gördüm aslında, herhangi bir zamanın içinde kaybolanı,
ama görmedim kaybolduğu yerde bulunanı.
Sen kendini hep yanlış yerde aradın, bulamadıkça vazgeçtin en insancıl yanlarından da
Anlık hazları diyarına hükümdar yaptın, koynundan çıkaramadın tek duyumluk dokunmaları.
Anlamadın yâr hiç anlamadın ;
Başını kuma gömüp yaşanmaz hayat…
Sağlam, hatta sayısız köprü inşa etmek; köprülerde yaşamak hayatı, nehri akmaz kılmıyor.
Örülen duvarların arkasından bakmak ya da hayata, fırtınaları uzağına düşürmüyor.
Kaçmak ise sadece çözümsüzlük zincirine bir halka daha ekliyor.
Ve dayanılır kılmıyor yalancı söylemler acıları…

Emir verilmiyor durağan olmayana!
Acılar yüzleşme istiyor;
yüzleşme kendine dönüp bakmayı ve tam burada başlıyor,
aynalara yeminli dillerin firarı.
"Oysa firar katlanılır kılmaz efkârları ve üstünden
atlayarak aşılmaz hiç bir acı…"
Gün senin günündür artık…
Sen, ben ve gölgeler denklemine yenik düştü bir yanım.
Harcanacak tek bir "gel"im bile kalmadı hiçlik sokaklarında kaybolmayı emir biçtiğin ömrüne.
Bir mucizeyi yok ettin…
Hadi, alkışla kendini!
Bir korsan dağınıklığı şimdi bana kalan…
Bakire bir yıldız bile kalmadı gökyüzümde.
Her gün biraz daha artan bedeli ödüyorum, bilmem kaç kursun eskiterek yüreğimde.
Dirhem dirhem sonlanan çağ, hatırlatıyor unuttuklarımı
anımsıyorum mesela tüm acılar mutluluklardan doğardı.
Varlığın kaybolan bir günün içinde kalsa da;
kaybolan günün yamacından sessizliğe vuranlara atılan her ok,
gecemin karanlığında saklı.
Geceyi kaybolan gün mü karartmıştı yoksa yıldızlar parlamak için geceyi karanlığa mı mecbur kılmıştı?
"Cevapsızlığın körü, sarfet sarfet söylenmeyenler var,söylesem de duyuramadıklarım…"
Leş kokuyorsa dizelerim ;
Harcadıklarından,
Harcattıklarındandır,
Bil !
Sevgi dediğin; arsız duygulara kurban edilecek kadar ucuz değil.
Hâlâ,Seni yazıyorsa hâlâ kalemim
Aldıkların,Verdiklerin,ve
Senden değil…"Kalemin itibarındandır"...Bil!

Kahraman Tazeoğlu

21 Ocak, 2011

sessiz çığlığım

Bana nedense bazen gizemli derler...Ama bence ben apaçık biriyim..
İlk tanıştığım insanlarla hemen dost olmam, hemen kaynaşamam, güleryüzlü olurum ama arada görülmeyen bir duvar örerim, insanların özel hayatına dair sorular sormam, bana güvenirler kendileri anlatırlar, dinlerim çok konuşmam.
ama kankimleysem hiç susmam.bir de kendimle güzel vakit geçiririm...Kahvem...Kitabım...Bundan dolayı gizemli diyorlar herhalde...

Gizemli nasıl olunur sorusuna ait bir cevap yok bence...
Neşeli veya kafalarına birşey takmayan insanların bunu nasıl yaptığını bilmek, herkesinde aynını yapabilmesini mümkün kılmaz...Bunlar karakteristik özellikler...
Ben gizemli değilim aslında ama gizemli olayım öyle olunca daha çekici olacağım diye hiç düşünmedim...
Gizemli olmak, neşeli olmak, soğuk durmak v.s. bunların hepsini boşver aslolan KENDİN OLMAK...
Kendine ait bir dünyan olmalı bence.. yani zaman zaman kendi köşene çekilip kendi başına zaman geçirmek ve bundan bile zevk almak.. hani kendi dünyasında yaşıyor derler ya onun gibi birşey.. toplumda ise insanlara karşı devamlı güler yüzlü yada hafif bir tebessümle yaklaşacaksın fakat çok konuşmayacaksın. Neyin varsa yoksa hemen dökmeyeceksin ortaya.. Biraz kendini ağırdan satmasını bileceksin ama kendini yükseklerde görmeyeceksin.. Fakat bence gizemli olmak için böyle davranmak gerekiyor demiyorum. Olduğun gibi davranmalı çünkü yapmacık hareketler ve olduğun dışında davranma dışardan bence çok hoş durmuyor..
Hep daha çok boşvermiş göründüm, daha çok endişelenerek…
Daha çok alay ettim kendimle, hayatla…
Hep tutarak kendimi, hiç ağlamadım
Daha çok gülümsedim, çok kızgındım oysa
Daha cesur göründüm, korkudan ölüyordum oysa
Daha güçlü gibi göründüm, aklımı kaybetmeye yakınken düşünüp durmaktan
Panikten sağa sola koşacak gibiyken, oturdum sakin sakin
Ve gülümsedim bilmişcesine… Hiç bir şeyi bilmeden
Sarılmak istiyordum birine, hiç kimse bana sarılmadı diye…
Sarılmadım kimseye ama, hiç kimse sarılmadı diye bana
Kafamda bir yerlerde, beyaz koridorlarda gölgeler arasında,
Koşarken ben deli gibi, soluk soluğa kovalıyordu yalnızlığım beni,
her an yakalayacak gibi…
Sevmek istedim, sevmedim, kendimi çıkarırım diye açığa
Her şey önemsiz oldu benim için, kendim bile…
Hep öyle sandılar, gördükleri gibi yani
Ama yanıldılar, değildim göründüğüm gibi
Hep rol yaptım, her gün ayrı maske taktım
Korktum herşeyden, hiç göstermedim kendimi
Oradaydım esasında ama gerçek şuydu,
Kimsenin bilmediği biriydim


Hep açık sözlüymüşüm gibi davrandım
Aklımdan geçenleri asla söylemedim oysa
Hep oyunu izledim, hiç müdahale etmedim
Karışmadım
Ama zannettiler ki, oynadım
Oysa ben hiç dahil etmedim kendimi oyuna

Aklımdan siyah geçerken, beyaz dedim
Siyah deseydim olmazdı, uğraşırdınız benle
Ben uğraşmak istemedim sizinle
Dahil olmak istemedim oyuna
Beyaz dedim ve gizlendim
Bilmediniz

Demezdim hiç düşündüklerimi, hissettiklerimi
Denmezdi, ayıp olurdu nedense…
Kırılırdınız
Güya yakındık ya biz birbirimize, korkunç mesafelerle
Ama anlatılmazdı, ayıp olurdu
Kral çıplak hesabı…

Tercihen ikiyüzlülük modaydı
Çıkmaz sokaklara aşinaydık ya biz
El mahkum gülümserken, gözlerimiz donuktu
Hep aynı devam ederdi bu oyun, kısır döngü…

Herkes çok iyi bilirken beni
Giderek daha bir gizledim kendimi
Anlatılamaz haldeydi tüm bu hesaplar
Anlatmayı denediysem de önceleri
Geri çekildim yenik, manzara iç açıcı değildi…
Her şey yolunda gibi görünürken
Her gün duyar oldum çekip gitme, kaybolma özlemini…
Kimsenin bilmediği, tanımadığı bir yerde
Bir yabancı olabilmek yegane dileğimdi
Her şeyi kimse istemedi bilmek
Kimse istemedi duymak
Sözlere dökülmesi sakıncalılar listesi uzar giderdi
Sustum; içimde bir yerlerde gölgesi bol serin odalarımda kapanan kapıları sayarak…
Hep yalnız kalırdım hiç şikayet etmezdim değil mi
Taş duvarlar gibiydim değil mi
Yine de yosun tutardım çok ender de olsa ağladığım için

Ve hikaye buydu… Bir kale sandıkları şey öyle görünse de bir kale gibi, kumdandı aslında evet, sadece kumdan, ama bilmediler, anlamadılar ve yanıldılar… Hem de çok…

18 Ocak, 2011

el hüzn'ü rafiğ

üreğimin caddesine sinmiş, sessiz.. Kalp kaldırımları yollara sızmış, kimsesiz...Yürek zarında küçük bir uğultu kalmış,nefessiz..El-intizar!..Hayata ve bekaya Ah-u efgan, biraz mağrur, biraz efsunkâr.Kaç kelam eskitti cümlelerin, kaç geceye ilişti sitemlerin ..Kaç uçurum boşluğunda son buldu ümitlerin.







Hangi tarafa yönelse kalbim, çıkış yok, “mahkûmiyetin kimsesiz bir yalnızlık” diye zılgıt çekiyor kör olası düğümler. En çözülesi yerlerinden körleşiyorlar bana. Düğümlerle, hele ki çözümlerle aram yok bu ara! Gelmesin kimse, gelmesin yanıma. Tek kişilik yalnızlık çekmeye alıştım ne de olsa! Arkana saklıyorum düş artığı yalnızlığımı.









Çölde bir yolcu gibi yalnızlığım içinde kavrulup gidiyorum. Serseri bir rüzgar gibi hep ganimet peşinde savrulup gidiyorum.Serçe kadar pervasız, bir günden ötekine,atlayıp gidiyorum.Bütün kumaşlarını açtığım gibi yine,Katlayıp gidiyorum.Bir kış güneşi gibi ben keyfimin esiri,Görünüp gidiyorum..












Sözlerimi dize getirin , dergahınızda daim aşka talibim. Defettim bariz isyanlarımı , dilimi üfledim de eşiğinize geldim. Gece ki öz aşkın döşeğinde inzivada...Tesbih tesbih çekiliyoruz aşk'la, otuzüç boncukta bir eksiksiniz!













Yüreğim ıslaktır benim kuytularda ağlamaktan ve hafif uçuktur rengi kurusun diye güneşe asılmaktan.Gidecek yanım çok ancak..gözlerime Yusuf ‘un rayihasıyla gömlek sürenim yok!..Yok mu ensar bir yürek?..










Bu araf beni aşkının alevlerine sürüklüyor Efendim, Ölümcül bir rüya belkide benim ki.Yaradan’a işittirdim , kapıyı açın!Aşkın vahyinde hicretinize geldim.el-intizar! Hayata ve bekaya... Ah-u efgan, biraz mağrur, biraz efsunkâr...biliyor musun Güller kanıyor, beyaz sayfalarda, her güle bir ölüm düşüyor yokluğunda.










Ve anlarsın artık yerde hüzün,gökte hüzün.Hepsi hasret “BİR”ine.Sende hasret ol hep “BİR”ine,”BİR”liğine..Ve yine hüzün dolmuşsa odama,odam dar gelir bana.Yanarım yanarımda yakamam ben asla…







Bir ceza istiyorum. İnfazım, gözlerinde yavaş yavaş erimek olsun. ..!!.Gözlerinde müebbeti istiyorum.En acımasız mahkemelerde yargılasınlar beni.Bedenimden yüreğimi söküp..Yüreğinde nefes almak olsun suçum./İsmail SARIGENE











Özlemekten yorulmuşum kapında durdur beni ..Ucu sana dek ulaşan bin zincire vur beni ..!!Toprağımın gözlerinden çöllerin yanağına,Süzülen bir damlayım yar kabul buyur beni/ Mustafa İSLAMOĞLU









Rabbim; suskunluğum e keskin sözümdür,sözümü sana dair eyle.Kırık kalbim en iyi yanım, kalbimi sana yar eyle...Bir sen doluyorsun icime birde hüzün. Ahı ögretir özüme yüzün. Bir suya, birde sana susuyorum. Prangalar yemiş dilim, artık aşka.."susuyorum"











Yaslanıp yalnızlığın duvarına, gül döküp kalabalıklara her gece . Kimsesiz geziyorum gönül ülkemi, kimse bilmiyor.Tutup öldürüyorum içimdeki sevdaları bir bir ...Atıyorum uçurumlardan, kimse görmüyor!Hançeri sadece kendime sapladım, sapladım ve sustum!..Hüznü yüzümde, acıları gözlerimde topladım sustum!







Belki muhtacım, çaresizim; bir elden, bir koldan acizim Eşrefi mahlukattır adım, işte yaradan katında nacizim..Bitmeyen duamdan, el açıp seni dilendim..Gel gitme diye diye seni istedim..Yalnızlığın tek ayak üstünde durdugu zaman..









KIRGINIMM…Beni yüreğime kırgın bırakan herkese;Bir şehre bir dünya ya.. Bu dünyanın tebessümü unutmuş insanlarına..Unutsak dünyayı, âmâ olsak, dilsiz olsak bir ân için sadece "HAK" deyip sussak, dinlesek; ne der ki kalb?....








Ben de bu dünyaya düşmüş biriyim.. Kimi zaman, şeytan dokunmuş düşüKimi zaman ....af dileyerek kırk yıl gözyaşı döken ''adem'' gibiyim..nü hayra yoramayan ''havva'' ..









Ömrümün Hikayesini yazan en büyük, en güzel yazıcı ..GöNLüM'den geçen güzellikleri alnıma kader diye yaz..Perişan kalbime hayat karışmış.. Aklıma istikamet ver.. !!









Bir sen doluyorsun icime birde hüzün. Ahı ögretir özüme yüzün. Bir suya, birde sana susuyorum. Prangalar yemiş dilim, artık aşka,susuyorum.....Ey alfabemin en güzel harfi yâr!... Gönlüm seni gözümden, gözüm seni gönlümden istiyor... (Hz.Mevlana)










Ben Bir'ini Seviyorum '' Bir'' diye ..(c.c)....ellerimi saracak, hüznümü saklayacak yansız bir düşe muhtacım şimdi..!Tükenmez kalemim tükeniyor, konuşan dilim lal oluyor, anlatamıyorum seni kağıtlara..









HEYHATT..!! beni mi çağırıyor bu ses, yanıldım mı? yandım mı? yanacak mıyım? -ölümle.. ölümü. Ya Rabbim..Secdemden dirilt beni.Secdemde öldür beni. Secdemde dürt beni. Secdemde doğrult beni...








Nasılların sebebini sorarken; sualini cevapladım "niçin"..de. çokluğumda yokluğumu ararken; yalnız kaldım yığınların içinde..








DÜŞMESİN GÜCÜM YETTİĞİ KADAR BENDE KAL BİLİNMEZLİĞİM... GÜCÜM YETTİĞİ KADAR ve BENDE KALABİLDİĞİN KADAR KAL SABRIM.










Ey Yar! Susma!Sen ne dersen;kelam ondan ibarettir zaten! Bil ki;aşkımın aslı hayalken,beni gerçeye ulaştıran yar-i hakikisin sen.. ZANNETMEKİ..FERHAT GİBİ DAĞIN ARDINI GÖRMEDEN BIRAKICAM..!!










Ey kıblesine aşk düşürdüğüm sevda sözcüğüm! Kerem eyle, demlensin içimde mahzun suretin..!Tebessümlerim Gömülsün Yanaklarıma.Gömülsün Özgürce.. Tutulsun..Kırılgan Gözyaşlarım.. Hüznün Seline..








Bilmem hıçkırır mı denizler yüreğim kadar ..Ayrılık vuslata mı gebe yoksa yalnızlığa mı? Benzer mi kanayan yürek "güle"..?Bana karanlığın ne demek olduğunu öğretmeden.. Bütün ışıklarımı söndürüyorsun!..









Ayet ayet yaşat bu dünyayi RABBÍM.. Sana secde secde yürüyeyim Dua dua kabul et beni.. Sana en yakin oldugum yerde öleyim..









Dışarda göz yanar içerde yürek.Taahhüt ehline tahammül gerek Mazlum yarasına Merhem diyerek GÖZYAŞI sürersen beni de çağır.. Ağla gözlerim ağla...Zamanı ağlamanın...Kalmamış hiç cihanda derdinden anlayanın..








Bir tevekkül istiyorum Rabbim; gözlerimin kapandığı yer umut, açıldığı yer Allah'u Ekber..Karıncalanan ayaklar.. Hatmedilen kaldırımlar..Hâlimi bir onlar, bir de O (c.c.)anlar..aşk "bende"..ben.. Yaradan’da, Yaradan "aşk"’da






Bilir misin "intizar", eşeddu mine'n-nar"dır? Bekletme ki, bekleniyorsun.. Bir yaprak daha düştü ömrümden...Yaşama sımsıkı tutunmaya çalışsam da nafile, ömür bu, bir gün bitiyor...Aşk değil ki sonsuz "OLSUN"...!!








Tertemiz geldik yokluktan kirlendik; Sevinçle geldik dünyaya, dertlenik. Ağladık, sızladık, yandık, yakındık; Yele verdik ömrü, toz olup gittik...!!








Vefasız dünya diye yakınıp durma; Dünya elindeyken tadını çıkarsana! Herkese vefalı olsaydı dünya. Sıra mı gelirdi senin yaşamana?









Bu yolun hoş bir yerinde durabilseydik; Ya da bu yolun ucunu görebilseydik: O umut da yok bu umut da; hiç değilse . Otlar gibi kesilip yeniden sürebilseydik.







Tebessümlerim Gömülsün Yanaklarıma..Gömülsün Özgürce.. Tutulsun..Kırılgan Gözyaşlarım.. Hüznün Seline.. KÜLLİHAL SÜMME ZERHUM! " Allah de, ötesini boşver!.."








susarız ve biliriz ki hiçbir söz acıtamaz, yaralayamaz ve kanatamaz kimseyi bir suskunluk kadar…ve susmak en acımasız, öldürücü silahtır bazen...Lal olan dilimin sözü sendedir Yarab...







Feleği döndürebilir misin muradınca? Ne çıkar gök yedi kat değil sekiz katsa? Er geç toprağa karışıp gidecek gövdeni.. Ha ovada kurt yemiş, ha mezarda karınca.İnsan çeker çeker de sonra hür olur;İnci sedef zindanlarda yuğrulur.Paran pulun yoksa bugün, sağlık olsun:Bugün boş duran kadeh yarın doludur.







Yaşamak elindeyken bugüne bugün, Ne diye bırakır, yarını düşünürsünKadrini bilmeğe bak avucundaki ömrün.Toprak olup gitmişlere sorarsan..Ha gavur olmuşsun ha müslüman.Kimler bu dünyada eğlenmemişse..Ötekinde yalnız onlar pişman? Geçmiş, gelecek, kuru sevda bütün bunlar;







Mekke karanlığından, Medine aydınlığına hicret eder ruhum.. Bir örümcek hassasiyetiyle işlenmiş duyguların serinliğindeyim.Beyaz bir kağıda mahkum hançer-i kelâm...Mürekkep zindan olmuş el –âlem elinde..Olmasaydı AŞK gölüne minettar kalem…Hüznüm boy sürermiydi böyle avare dilimde….









huzurunda Sözlerim "GÖZLERİMDEN AKIYOR"... Duâya Saklandım; beni kimse bulamasın...Bu bendeki Nâr demire bile zarar... Nefs-i zebûnun eline bırakma beni Ey Yâr..









Na’zar eyleme yar! Lal’im… Ahvalim mecalsiz… Külliyen yalan olsun Aşk’sız geçtiğim her gün! Sen Na’zar eyleme de Aşk konsun benim adım!!...Sonsuzluk çağrısına ses ver ey aşk! Mevti tadacak nefsime değil, ölümsüz ruhuma kaynaş.








Muhtacim! Bir sevr sicakligi Bir La -Tahzen!..Lisani Bir sabir Tavsiyesi.. Ey Yar! Ben, Senin katindan gelecek olan her hayrinF A K İ R İ Y İ M !...Gökyüzü bilmişken ben seni. Toprağa düşen ne kadar yağmur tanesi varsa hepsini sana râm eylemenin niyazıdır bu ağıt..









Hasret, hıçkırıklara boğulmuş bir sükût ve yanmaksa madem, Kasvet şehrinden en kutlu fasıllara çeker beni Üstadem...Biliyorum ki vuslatı getirecek olan bu hasrettir. Hayalleri gerçek kılacak olan kalbimde ki yanık kokusu, sevgimdeki basirettir./Kadim Dolunay









Eğer yüreğinizde bir bulantı,kafanızda bir kuşku hissediyorsanız,varlığınızda bir rahatsızlık çevrenizde bir huzursuzluk varsa ;kader sizi seçmeye çağırıyor demektir.Ya size uzatılan ipe sımsıkı sarılıp kurtulacak ya da boynunuzda bükülü bir iple ateş vadisinde dolaşmaya razı olacaksınız../Rasim Özdenören









Ey çöl yalımı saçlarında hüznün şarkısını mırıldanan kulbe-i âhzân'ım! Ey karanfil yanığı gözlerinde aşkın cilbâbını kuşanansûret-i efkârım! ..Aşk Sadece Sende Mecnun Eyledi Beni...










Bir tek bana sağırsın tüm aleme duyurdun..Sana muhtaç bir kalbi yetimliğe doyurdun.Kul hakkına girer bu, demedi deme.!!Ah.. ki ah... Zaman diyorum simdi...Sözü kesmek gerek GÜLÜN yaprağıyla; Düne de Bugüne de Hamdolsun...










Kader maddesini okumadığım kitap kalmadı ,altından kalkamadım.Ne kadar kolaymış oysa ,sonunda bıraktım kendimi kadere.amenna..Her yanım kaza bela.her belada bir belî.amentü billahi.(N.Bekiroğlu)








Ben söz olayım, Sen anlam yap beni. Ben kul olayım, Sen bahtiyar yap beni. 'Ben' olmaktan vazgeçmiş biri olarak bul ,geride kalan sessizliği, o sessizlikte 'Sen' yap en baştan beni. Sende dirilerek Sana karışmış olayım. Allah'ım, Sen'de kıl beni.










Kelimeler tozlanmaz; Sayfalar sararır... Zaman yıllandırır; Söz uçar, yazı kalır... Sızı gibi...Anı gibi...Ömür gibi... Gelir sormadan; gider haber vermeden... Ne yetişilir, ne de tortusuyla yetinilir... Yazılır söz olur; yüreğe değen bir çift göz... Elde avuçta kalmaz; yok olur, toz olur... Elde kalan; gözde iki damla yaş...








Elmas bir gözdür yürek: Ve çizilmeye görsün bir kere, artık hep sedefsi bir yırtıkla bakacaktır cümle aleme.










İncir çekirdeğini doldurmayacak kadar.! diye niye küçümserler ki; Kalp pek mi büyük incirden? Bakın bakalım insan neler çekiyo.. incir çekirdeği kadar kalbe düşenden...








''Suskunluk yaranın kanamasıdır. Suskunluk dününü öldürmenin yasıdır. Suskunluk İnsanım diyenlerin sahteliğine lal kalınmasıdır









Uzak olan benim AFFET. Yakınlığına kör oldum, dediklerine sağır...Lakin utandım karşında yine...Karanlıklardan aydınlık bir ufuk belirirken, baktım ki; Yine """SEN""".









Ben diyorum ki: Vuslatı beklerim, yâr, gaffâr.. Aşk diyor ki: "El-intizâr eşeddü min-en-nâr!.."Beklemek, ateşten şiddetlidir""








Ettiğin cevri bile kendime nimet bilirim... Küsemem bahtıma sevmeyi kısmet bilirim... Eremem vaslına. Lâkin erebilsem de yine;Doyamam vuslatına kendimi hasret bilirim...









Gecelerin ilerleyen vakitlerinin derin karanlığını aydınlığa çeviremeyen hiçbir gayret başarıya imza atamaz...










Kul bile YARADAN''a ihanet ederken, kulun kula ihanet etmesi neden bu kadar zor olsun !..Hαyαt tiyαtro qibidir , en kötü insαnlαr en iyi yerlerde otururlαr !








Her bir nefes kadardır lisanım. Kelimeler kandırır göz aldanır amma.. dilde değil yureğimdedir ihsanım... Azat ettgim kadar hür, sevdigim kadarsın "cânânım"...!










Hayatın en önemli nedenlerinden biri, yaptığımız şeyleri neden yaptığımızı öğrenmektir. Unutmamamız gereken bir şey var;"""HAYAT VİCDANDIR"""...












Göğsümü yarıp, Yüreğimi çıkarıp avuçlarına koyasım var... Fazla Yük Yüklemiş olmam dimi.. Taşırsın Değilmi ?Efkarın Cana Yettiğinde Kapat Gözlerini ..'Vuslat'ı Düşün... Daha Olmadı Sök Yüreğini Yüreğime Sal..!









"Dedim; Ağız Tadı, Bal ile Olmaz, Bana Sencileyin Sultan Gerektir... Dedi : Hal iledir Kal ile Olmaz! Seven, Sevdigine; Kurban Gerektir!"









"Kalbe ateş düşünce, ayrılıklar ümide köprü olur.. kavuşmalarsa O´nun için atan yüreklerin birleşmesi, sevgilerse gerçek sevgiye bir tohum, Sevgili´ye giden yol olur..."









Vazgeçmenin öncesinde,vazgeçilmenin içindeyim.Sen bir adım sus,ben koşar adım susarım.Konuşmadan yaşarım ölüm sessizliğimiVe sustum; konuşsam bir harf daha sızıverse çatlamış dudaklarımdan sanki İsrafil 'suru' üfeleyecekti ! Kıyamet kopacaktı sanki !Bir çeşmeye koşar gibi koşuyorum Sana ...Anlasana !












Ey yüreğime düşen "nurum",gözüm gözüne düğümlü bir ilmek,söyle mümkün mü aşkınla bağlanan yüreğimi senden çözmek? " Susunca, kelimeler secdeye kapandı.Her şey kendi derinliğine vardı...Sükutunu kınından çekme!...Dilin dağılır..!









Suskunluğumun kıyametidir bu an.Tüm mahşerler gözlerimde…Asi iç çekişler kapıları çarpan ellerimde. Ve ah’lar yumruğumu vurduğum masalarda, cam kırıklarında..Seninle yarılsın kalbim yedi kat göğün fevkine. Yükselt Allâh'ım aşkının keremiyle... "bizi bu çöllerde mahvettirme"











Ey A Ş K !.. Bir kere süreydin elini-yüzünü duama, gözyaşlarıma; gerisi Allah Kerim'di..Ey A Ş K !..gel şu acize...H Ü Z Ü N kadar yakış . . !vallahi cömertliğini dilemiyorum!..