Küllenmiş her düşüncenin,
her duygunun içinde iyi yahut kötü,
acı yahut tatlı, neşeli yahut hüzünlü
elbette bir kor sıcaklığı vardır ki,
eşelendikçe alevi ortaya çıkar.
Bazen ısıtır bu alev, bazen yakar.
Olumlu ya da olumsuz bütün hayaller,
bütün idealler ve bütün arzular sonuca
ulaşmadıkça, hedefini bulmadıkça
elbette kül içinde saklanan kor gibi sıcak bekler.
Küçük bir esinti, azıcık bir savrulma...
Bir hatırlama... Küçük bir dokunuş...
Hele içinizi bir yoklayın...
Zamanın hızlı akışı, feleğin hızla dönüşü
içinde her şey bizim istediğimiz
rengi göstermeyebilir, bizim istediğimiz
biçimde tahakkuk etmeyebilir.
Bağrımızı yırtmanın, yüreğimizi parelemenin,
ciğerlerimizi kan doldurmanın faydası da yoktur üstelik.
Bu bir ayrı sınav biçimidir.
Tesellisi hep ertelenen bir sınav...
çoğu insan kendisinin, asıl bulunması
gereken yerde olmadığını hisseder.
Aslında belki tam da bulunması gereken
yerde olduğu için kabullenmek istemez.
çünkü küllenen hayallerine alevlenmeyi
bekleyen nice korlar gömmüştür.
Bedel ödemeden, yüreğini tutuşturmadan,
kendini yakmadan gelinebilecek
mertebelerin elbette bir seviyesi vardır;
ve bir de yolları çile ile yürünmüş
ve kabullenilmiş makamları...
Bütün korların küller içinde
gül gül olduğu makamlar...
Hayret makamı, aşk makamı,
sükûnet makamı, teslimiyet makamı...
Ele girmezse eğer sevdiğimiz
Ne çâre, eldekini sevmeliyiz
Erdem, işte bu asaleti gösterebilmek, kazaya rıza ile cevap verebilmektir. Hele bir düşünün, buraya ağlamaya mı gelmiştik, gülmeye mi; ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu?!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder