05 Mart, 2011

külün içinde saklı ateş

Küllenmiş her düşüncenin,
her duygunun içinde iyi yahut kötü,
acı yahut tatlı, neşeli yahut hüzünlü 

elbette bir kor sıcaklığı vardır ki,
eşelendikçe alevi ortaya çıkar.

Bazen ısıtır bu alev, bazen yakar.

Olumlu ya da olumsuz bütün hayaller,
bütün idealler ve bütün arzular sonuca 

ulaşmadıkça, hedefini bulmadıkça 
elbette kül içinde saklanan kor gibi sıcak bekler.
Küçük bir esinti, azıcık bir savrulma... 

Bir hatırlama... Küçük bir dokunuş...
Hele içinizi bir yoklayın...



Zamanın hızlı akışı, feleğin hızla dönüşü 

içinde her şey bizim istediğimiz 
rengi göstermeyebilir, bizim istediğimiz
biçimde tahakkuk etmeyebilir.
Bağrımızı yırtmanın, yüreğimizi parelemenin,
ciğerlerimizi kan doldurmanın faydası da yoktur üstelik.
Bu bir ayrı sınav biçimidir. 

Tesellisi hep ertelenen bir sınav...
çoğu insan kendisinin, asıl bulunması 

gereken yerde olmadığını hisseder.
Aslında belki tam da bulunması gereken 

yerde olduğu için kabullenmek istemez. 
çünkü küllenen hayallerine alevlenmeyi 
bekleyen nice korlar gömmüştür.

Bedel ödemeden, yüreğini tutuşturmadan,
kendini yakmadan gelinebilecek 

mertebelerin elbette bir seviyesi vardır;
ve bir de yolları çile ile yürünmüş

ve kabullenilmiş makamları...
Bütün korların küller içinde 

gül gül olduğu makamlar...
Hayret makamı, aşk makamı, 

sükûnet makamı, teslimiyet makamı...

Ele girmezse eğer sevdiğimiz
Ne çâre, eldekini sevmeliyiz

Erdem, işte bu asaleti gösterebilmek, kazaya rıza ile cevap verebilmektir. Hele bir düşünün, buraya ağlamaya mı gelmiştik, gülmeye mi; ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu?!..

Hiç yorum yok: